/ /

2013’ün en iyi 10 filmi

21 Aralık 2013

Turgay Özçelik

Adettendir, yeni yıla girmeden, eskisini didik didik etmek; iyisiyle kötüsüyle şöyle bir gözden geçirip dedikodusunu yapmak… Biz işe sinema filmlerinden başlayalım dedik ve sizler için 2013’ün en iyi 10 sinema filmini derledik. Hatırlatmak bizden; şayet kaçırdıysanız, bulup izlemek sizden!

jin

Jin

Aralarında bir sıralama gözetmediğimizi belirterek ilk filmimizle başlayalım. Reha Erdem’in son filmi Jin, yönetmenin ses ve sinematografi konusundaki başarılı çizgisini sürdürüyor. Teknik başarısının yanında, anlattığı öykü ve konuya bakış açısı olarak da dikkat çekiyor Jin. Filmde örgütten kaçan bir kadın gerillanın hikayesi anlatılmakta. Hem örgütle, hem de güvenlik güçleriyle karşılaşmaktan kaçınan gerillanın öyküsü, ülkemizdeki Kürt sorununa dair tartışmaya farklı bir bakış açısı getiriyor. Film ayrıca değişik bir Kırmızı Başlıklı Kız yorumu olarak da okunabilir.

dans la maison

Evde / Dans La Maison

Yönetmen François Ozon’un imzasını taşıyan Evde yılın en iyi gerilim filmlerinden biri. Klasik bir büyüme hikayesi olarak başlayan film, daha sonra bambaşka sulara yelken açarak izleyiciyi şaşırtıyor. Bir burjuva ailesinin ahlaki ve kültürel olarak açmazlarını 16 yaşında bir gencin kaleminden bizlere sunan yönetmen, ayrıca “yaratıcı yazarlık” ifadesinin sözlüklerdeki karşılığını sunuyor adeta.

holy motors

Kutsal Motorlar / Holy Motors

Birbirinin aynısı öyküler, hatta aynı filmler yeniden yeniden çevrilip önümüze sunulurken, Kutsal Motorlar bir mucize gibi geliyor adeta. Sinemanın büyüsünün devam ettiğinin, halen yaratıcı ve özgün işlerin yapılabileceğinin bir kanıtı bu film. Leos Carax imzalı Kutsal Motorları’n, benzer filmlerin çoğunun ülkemize uğramadığı düşünülürse, vizyona girebilmesi bile önemli bir olay bizim için. Bu filmi anlatmak için hiç uğraşmayacağım; mutlaka sizin kendi gözlerinizle görmeniz gerek…

kelebegin ruyasi

Kelebeğin Rüyası

Açılış sekansı halen aklımda olan Kelebeğin Rüyası, ülkemizde Hollywood standartlarında dramatik bir gişe filmi çekilebileceğinin bir kanıtı. Biçim olarak gerçekten kaliteli, ancak öykü her ne kadar bizden bir hikaye olsa da, onu anlatış biçimi fazlasıyla Amerikan ve alışıldık. Ama buna rağmen bu yıl gördüğümüz en iyi yerli filmlerden biri Kelebeğin Rüyası. Oscar şansını yitirmiş olsa da, hem gişedeki hem de izleyicilerin yüreklerindeki başarısı bence fazlasıyla kafi.

muhtesem gatsby

Muhteşem Gatsby / The Great Gatsby

Defalarca izlense doyulamayan bir film Muhteşem Gatsby. Ünlü yazar F. Scott Fitzgerald’ın aynı isimli romanından uyarlanan film, Amerikan Rüyası’nın tüm görkemini, aynı zamanda o ihtişamın altındaki sıkıntıları gözler önüne seriyor. Leonardo Di Caprio’nun Gatsby rolünde döktürdüğü filmi izledikten sonra, romanı tekrar okuma isteğine kapılmamak mümkün değil…

stoker

Lanetli Kan / Stoker

Gerilim filmi tutkunlarını memnuniyete boğan bir film Lanetli Kan. İntikam Üçlemesi ile bizi kendine bağımlı yapan Park Cahn-wook, bu kez Amerika’nın yolunu tutmuş ve filmini orada, Amerikalı oyuncularla çekmiş. Hollywood’un bu ithalatları genelde tutmaz ama, bu kez tadından yenmez bir film çıkmış ortaya. Nicole Kidman’ın oyunculuğunda tecrübesini konuşturduğu filmde, babasının ölmesiyle annesiyle bir başına kalan India’nın, ilk kez tanıştığı gizemli amcasıyla arasında korku ve öfkeden doğan garip ilişkiyi anlatıyor.

the perks of being

Saksı Olmanın Faydaları / The Perks of Being Wallflower

Amerikalı romancı Stephen Chbosky’nin kendi kitabından sinemaya uyarladığı film, ilgiyi hak eden bir büyüme hikayesi. Başrollerde son dönemin en yetenekli genç oyuncularından Ezra Miller Logan Lerman ve Emma Watson var. Güler yüzlü bir bakış açısıyla, yaşamlarında travmalar bulunan ancak hayata tutunmaya kararlı, naif ve orta sınıftan gençlerin büyüme süreçlerini beyazperde’ye aktarıyor.

to the wonder

Aşkın İzleri / To The Wonder

Yılın en duygusal filmi diyebiliriz. Başrollerini Rachel McAdams, Ben Affleck, Javier Bardem ve Olga Kurylenko’nın paylaştığı filmin yönetmenliğini Terrence Malick üstleniyor. Yönetmenin takipçilerini ikiye bölen, bir kısmının nefret ettiği, bir kısmının da taptığı bu film, bana kalırsa ortalamanın üstünde bir seyir zevkine sahip.

Yerçekimi / Gravity

Bu yılın en çok tartışılan filmi diyebiliriz. IMDB sıralamalarında yükseklerde yer alan, bazı eleştirmenlerin 5 yıldız verdiği bu filmin sevmeyenleri de, sevenleri kadar çok. Sonuçta film Hollywood’un klasik anlatı diline sahip. Bu dili eleştiriyorsak zaten bu tür filmlerden uzak durmamız gerek. Ama kalite kadar seyir zevki de önemli ve Yerçekimi bu konuda gerçekten çok iyi. Psikolojik olarak filmin atmosferini çok iyi yansıtan yönetmen, bilimkurgunun minimal bir düzeyde de yapılabileceğini çok iyi göstermiş.

lore

Savaşın Gölgesinde / Lore

Rachel Seiffert’ın ‘The Dark Room’ isimli karanlık romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda ilk filmi Somersault’la tanıdığımız Cate Shortland oturuyor. Dram ve gerilim türlerini harmanlayan Savaşın Gölgesinde’ye, özetle bir savaş filmi diyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin yenilgisinin başladığı zamanlarda geçen film. Alman vatandaşı olan, anne babası tutuklanan Lore ve 4 küçük kardeşi, müttefik kuvvetlerden kaçmaya çalışmaktadır. Onların bu kaçış öyküsü ise gerçekten savaşan tarafların kim olduğundan bağımsız olarak, savaşın acı yüzünü gözler önüne sermekte.


Yorumlar(0)