/ /

Bir İstanbul Masalı

10 Ağustos 2013

Özlem Yılmaz

 

Kardeşim -6 yaşın verdiği kıskançlıkla olsa gerek- daha fazla patates kızartması yiyebilmek için beni tiksindirerek uzaklaştırmaya çalışırdı yemek masasından. “Ablaağğ ben bugün tuvalette çok fena bişi yaptım off nası da koktu” , “Ablaaağğh, düşünsene şimdi patates kızartması yerine tuvalettekileri yediğini” cümleleri, bu stratejinin en masum silahlarıydı. Bir süre sonra duyarsızlaştım haliyle, öldürmeyen güçlendirdi; kalkmadım o patateslerin başından hiçbir tuvalet kaynaklı hikayeden ötürü. Fakat, çelikten sandığım irademi, İstanbul’un hemen hemen her semtindeki bu fotoğraflardakine benzer umumi tuvaletlerde yitirdim. Bu yazıyı buraya kadar okuyup, “ıığğ,böğğğ” yapan sevgili okuyucu,etme… Sen,ben,annen,baban,sevdiğin aşık olduğun,belki ulaşılmaz sandığın o insan…

 tuvalet7

 

 

 

Hepimiz tuvalete giriyoruz, bazı sesler çıkarıyoruz, kokular yayıyoruz. Hollywood starları, Victoria’s Secret mankenleri, filozoflar, cumhurbaşkanları… Sayayım mı daha? Kaçma, gel canım… Tuvalet temizliğine “takılmak” için ille de temizlik hastası, takıntılı ya da titiz olmaya gerek yok. Mezun olduğum okulda tuvaletlerinin istisnasız hepsinde, duvarda asılı duran bir “ el yıkama teknikleri” rehberi asılıydı. İlk gördüğümde “Bunlar bize sövüyor mu, o kadar da değil!” demiştim… Boşuna değilmiş… Bu tuvaletler sadece idrar kokmuyor, sadece idrar koksa belki daha katlanılır olur. Eğer şanslıysanız; yeni temizlenmiş tuvalete denk gelmişseniz; onlarda da yerler ıslak, bastığınız yer de çamur oluyor haliyle… Tuvalet kağıdı bulduysanız hele o tuvalette, şanslı gününüzdesiniz demektir, koşun bir piyango bileti alın… Kafanıza üstünüzden geçen kuşun pislemesini beklemeyin.

 

 

 

tuvalet4

Engellilerin kullanımına uygun tuvaletlerin varlığından bahsetmek pek mümkün değil. İstanbul’da engelli tuvaletleri genelde büyük alışveriş merkezlerinde. Fakat kilitli. Kapıların üzerinde de yönetim tarafından “anahtarlar güvenlik görevlilerindedir” yazıyor. Bu engelli tuvaletlerini kilitleme fikri hangi parlak zekanın fikriyse, onu bulup tuvalet ihtiyacı olduğu anda, -en insaflı seçenek olarak- tekerlekli sandalyeye bindirip, o dünyanın sonu gelmişçesine hissettiren tuvalete girme ihtiyacı baş gösterdiğinde koca AVM’yi gezdirip anahtar aratmak lazım… Bulana kadar tutabiliyorsa kendini, insanüstü yeteneklerinden dolayı törenle taç giydirelim. Gevezeliği bırakıp, istatistiksel verilerle tuvaletlerden bulaşan mikroplarla kaç insanın öldüğünü, ishalin nedenlerini, tuvaletlerden bulaşan hastalıkların kadınlarda rahme yerleşerek rahim ağzı kanserine kadar yol açabileceğini anlatmak isterdim fakat benim haddim değil, ne de olsa temizlik imandan geliyor… Ayrıca Avrupa’ da taharet musluğu bile yok, parfüm denen şey dışkı kokusunu bertaraf etmek için üretilmiş, şemsiye de pencereden fırlatılan dışkıları ıskalatmak için… Yanlışım varsa düzeltin…

 

 

Öyleyse soruyorum: En büyük şampiyon biz isek temizlik hususunda, bu tuvaletlerin hali ne?

 

tuvalet

Anket yapmak lazım; “Tuvalet işletmesinin sahibi-görevlileri mi suçlu yoksa kullananlar mı?” diye… Cevabı kestiremiyorum ama; tuvalet temizliği konusundaki standartlarımızı iman sertifikamızla ispata girişmek yerine, “bulduğun gibi bırak” yazan kağıt parçalarını söküp atsak, hani ihtiyaç bile duymasak böyle uyarmaya… Çıkışında, kör eden metil alkol kalitesinde kolonya ve peçete sunumuna sahip tuvalet kültürünü bir aşabilsek… “Nasılsa bir daha gelmeyeceğim” iç sesiyle tuvaleti mahvetmesek… O an canımın hiç de içmek istemediği içecekleri, yiyecekleri almak zorunda kalmasam, umumi tuvaletten hallice bir kafe tuvaletine girmek için…Olmaz mı?

 

 

 

 


Yorumlar(0)