/ /

İstanbul’un düşmanı: Ejderha

21 Şubat 2014

editor

Tarihi 300 bin yıl önceye kadar giden İstanbul yangınları, dünyada benzerine rastlanmayan birer dramdır. Tarih, İstanbul’u kasıp kavuran bu düşmana “ejderha” adını vermiştir. Bu ejderha, yedi başlı değil, bazen ateş saçan yirmi yedi başlıdır. Öyle zamanlar olmuştur ki, “ejderha” İstanbul’un yarısını kavurup geçmiş, arkasında yüzlerce ve binlerce insanı harabeler arasında bırakmıştır.

yangin2

İstanbul için yangın, büyük bir afetti eski zamanlarda. Zaman zaman şehri yıkık dökük bir hale getiren bu afet, halkın yalnız servet ve refahını kemirmiyor, aynı zamanda halkın huzurunu, şehrin sükunetini de yerle bir ediyordu. Sabahleyin evinden çıkıp işine giden herhangi bir insan akşam döndüğünde, mahallesinden dumanların yükseldiğine şahit olabilirdi. Bu normal karşılanıyordu, normal ve tabii üzüntülü. O sebeple, velev ki birkaç saat için semtinden ve bucağından uzak kalmağa mecbur her İstanbullu kalbindeki endişeyi kovmakta zorluk yaşıyordu.

Eski zamanlarda şehirde sıklıkla meydana gelen depremler, daha fazla tahribat yaşanmaması için insanları ahşap evlere yöneltti. İlk başlarda hoş karşılanan ve şehir içindeki sükuneti koruyan bu ahşap evler, ikinci bir felaket olan yangınlara davetiye çıkaran en büyük etkendi. Sokakların dar olması, evlerin bitişik yapılması ve su ile söndürme araç-gereçlerinin yetersizliği ejderhanın ekmeğine yağ sürdü. Poyrazdan esen rüzgarların şehrin dört bir yanına dağıttığı yangınlar , 10 yıl gibi bir süre içerisinde İstanbul’un çehresinde büyük bir değişikliğe sebep oldu. Değişen ve yıkılan sadece evler, dükkanlar değildi. Şehrin tanıklık ettiği birçok tarihi yapı da toz ve enkazdan nasibini aldı.

En büyük yangınlar

Yangınların tarihine bakıldığında en büyüğü ve tehlikelisi Cibali’den başlayıp Cerrahpaşa’ya kadar gelen ve 3 gün boyunca devam eden Fatih yangınıdır. Şehirde Haliç ve Cerrahpaşa bölümü evlerin ve mekanların tamamen yok olmasıyla büyük bir boşluk meydana geldi. Tek hasarsız yerin Fatih Camii olduğu yangının nedenleri için sabotaj ve Rumların gaz tenekeleriyle yakalanmış olmaları söylentiler arasında.

Fatih kadar korkutmasa da tarihe adını yazdıracak kadar büyük olan bir diğer yangın da Vefa’da çıktı. Atatürk Bulvarı ile Unkapanı arasındaki yangın semtte büyük maddi hasara sebep olmuştur.

Mercan Yangını… İstanbul Üniversitesi’nin Süleymaniye’nin alt köşesinden başlayıp devam eden bu yangın, Avrupa mimarisinde muhteşem bir yapı olan, paşanın ölümünden sonra sultanların da yaşadığı, padişah hanımı ve kızlarından biri de bir süre orada oturduğu Ali Paşa’nın sarayını küle çevirmiştir.

tulumbacilar

Tulumbacılar

İstanbul ejderhasıyla boğuşurken,  ona destek olacak bir yapılanmanın da olmaması işin başka bir boyutu. 1720’lere kadar yangınlar yeniçerilerin kovalarla getirdiği sularla kontrol altına alınmaya çalışıldı. Ancak artan yangınlar ve maddi hasar, taşıma suyuyla değirmenin dönmediğini gösterdi. Fransa’dan gelerek müslüman olan ve Gerçek Davud Ağa olarak tanınan kişi, soruna çözüm olması amacıyla tulumba sistemini kurdu. Gerçek Davud Ağa sayesinde tulumbacılık, kısa sürede İstanbul halkı arasında yayıldı. Ancak tulumba amacından biraz sapma noktasına geldi. Zira bugünün futbol kulüpleri gibi toplulukların oluşmasına yol açtı.Böylece her mahallenin ayrı tulumbacıları türedi ve birbirleriyle yarışır hale geldiler. Her zaman çok iyi sonuçlar getiremeyen tulumbaların yerine, I. Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan büyük yangınların etkisiyle  İstanbul’da resmi yangın söndürme teşkilatı kuruldu. Tulumbacıların yerine, disiplinli itfaiye teşkilatı gelince tarihe gerçek ve mecazi anlamda ateş düşüren Osmanlı yangınları son buldu.

 

 

Kaynak: Semayi Eyice, İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Yorumlar(0)