/ /

“Rivayet odur ki…”

16 Ocak 2014

editor

“Bu şehr-i Stanbul ki bî misl-ü bahâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır.”

“Bütün şehirler ölümlüdür; ama Constantinopoleos, sanırım, insanlar varoldukça yaşayacaktır.”

“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.”

İstanbul… Tek bir şehir, birçok medeniyet, isim ve çok daha fazlası. Bir şehrin ismi bile dilden dile kültürden kültüre farklılık gösteriyorken, o şehrin semtleri isimlerine nasıl kavuştu, nereden geldi? Aslı böyle midir bilinmez, hepsi rivayet ama cevabı bizde…

Fatih’in sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge halkından bir kısmını bugünkü Aksaray semtinin bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.

Marmara Denizi’nin kıyısında yer alan yedi ahır kapısından birisi olan semte, Padişah atlarının bulunduğu has ahırın yanında yer aldığı için Ahırkapı  ismi verildi.

Bir diğer semtimiz, Aşiyan. Günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan, Farsça’da kuş yuvası anlamına gelen ‘Aşiyan’ isimli evinden alıyor.

asiyan-yoluBağlarbaşı… Semt, en ünlü bağ ve bahçelerin bir dönem burada yer almasından dolayı bu adla anılıyor.

Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi koruması için gönderdiği bölük başının Bebek lakaplı olması ve padişahın semtteki bahçesinde gezerken yılan görüp korkan şehzadesine bebek demesi ve bundan sonra bahçesinin bebek bahçesi olarak anılması şeklinde iki rivayete sahip olan semtimiz ise Bebek.

İlk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs’ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve Beşiktaş isminin buradan geldiği yönünde.

Sultan II. Beyazıt’ın söz konusu semtimize kendi ismiyle anılacak bir külliye yaptırmasından sonra semt, Beyazıt olarak anılmaya başladı.

İsminin nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunan bir diğer semtimiz Beyoğlu. Bunlardan ilkine göre, İslamiyet’i kabul edip burada yerleşen Pontus Prensinden adını alıyor.
Diğerine göreyse, ‘Bey Oğlu’ diye anılan Venedik Prensinin burada oturmasından geliyor.
Son bir rivayet de, burada oturan Venedik elçisine, yazışmalarda, “Beyoğlu” diye hitap edilmesinden semtin bu adla anıldığını söylüyor.

beyoglu-hurdaci

Bizanslıların ‘Makri Hori’ dedikleri semt, 14. yüzyılda Osmanlıların eline geçince ‘Makriköy’ adını aldı. 1925’te ulusal sınırlar içindeki yabancı kökenli adların değiştirilmesi sırasında Atatürk’ün isteğiyle semt Bakırköy adını aldı.

Bostancı da adını eskiden her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği bostanlardan biri olmasından alıyor.

Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun bulunduğu yerdeki büyük sütunlardan birisi olan Çemberlitaş, bulunduğu semte adını verdi.

Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için semtin Çengelköy adının  buradan geldiği tahmin ediliyor.

Güzel manzaralı, geniş bir çevreye hakim olan bölgeye, halk arasında “çık, salın” denilmeye başlandı. Ve semtin adı Çıksalın olarak kaldı.

Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi ‘Emin’lere aitti. Balık ekmek kokan semtimiz, “Eminönü” adını burada bulunan ‘Gümrük Eminliği’nden alıyor. 6770-ustak-eminonu-balikcilari-7557-950pxFeriköy… Semt adının kaynağı Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam Feri. Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından Madam Feri’nin eşine bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce semt onun ismiyle anılmaya başlandı.

Gala, Rumca da “süt” anlamına geliyor. Bir rivayete göre Galata’nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka bir görüşe göre ise İtalyanca ‘denize inen yol’ anlamına gelen ‘galata’ kelimesi düşünülerek bu isim verildi.

Fatih’te bulunan semt, adını Horhor çeşmesinden alıyor. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet bölge civarında yürürken yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, “Buraya bir çeşme yapın baksanıza ‘hor hor’ su sesleri geliyor” der ve buraya bir çeşme yapılır. O günden sonra çeşme de semt de Horhor ismiyle anılmaya başlar.

Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını bu semtte kurulan karargâhta geçirdiğinden dolayı semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.

Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve ‘Şişçilerin Konağı’nın zamanla değişikliğe uğrayarak ‘Şişlilerin Konağı’ hâline gelmesiyle, İstanbul merkezi yerlerinden biri olan semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılıyor.

Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkanı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın bakkal” yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.

Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyünün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin göğüslerinden su akar; bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığı düşünülürdü Bundan dolayı semt, Sütlüce olarak anılır oldu.
Osmanlı zamanında sucuların; suyu, halka paylaştırdığı taksim ettiği yer, Taksim olarak anılmaya başlandı.

ham_tahtakale321-800x532Sözlük anlamı ‘kale altı’ olan Taht-el-kale’nin bozulmasıyla Tahtakale’ye dönüşen semtin, Mercan veya Beyazıt olaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.

Sultan Abdülmecit’in bir mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu semtin adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu durumun kanıtı da, Harbiye Karakolu ile Rumeli ve Valikonağı Caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş.

Kaset ve plak yuvası Unkapanı…  Arapça’da ‘Kabban’ adını taşıyan büyük teraziler bulunduğundan, buraları Kapan adını taşırdı. Sahiline buğday ve arpa yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.

uskudar

Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin Anadolu yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar’a dönüştü.

 

Şimdilerin hipodromu,  bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi’yle anılmakta.

İllustrasyon: Duygu Serin


Yorumlar(0)