/ /

Trafikte 125 saatimizi harcıyoruz!

23 Ekim 2015

Akın Öztürk

Ulaşım alternatiflerini daha iyi bir hale getirebilmek küresel bir öncelik. Mevcut fikirler neler ve bunlara ek olarak hangi yeni fikirler ortaya çıkıyor? Uluslararası Forumu’ndan (ITF) Mary Crass, kırsal alanlar için çok modelli toplu taşıma sistemleri ve yürümeye elverişli şehirlerin nasıl tasarlanabilceğini anlatıyor.

Creating Chemistry: ITF 2015  Zirvesi ana tema olarak üç “T” üzerinde duruyor:  Ulaştırma (Transport), Ticaret ve Turizm. Bu yıl odak noktası olan temel alanlar neler?
Mary Crass: Hükümetler ve ulaşım sektörünün aktörleri bu üç “T”yi birbiriyle bağlantılı olarak görmeye başlamalı. Genellikle turizm, ticaretten ayrı bir alan olarak görülüyor, fakat turizm ihraç edilen hizmetlerin %21’ini kapsıyor ve dolayısıyla ticarette önemli bir rol oynuyor. Ulaştırma ise hem ticaret hem de turizm için fırsatlar sunuyor ve bu iki alanın artan talepleri karşısında zorlanıyor. 2030 yılına kadar yıllık turist sayısının 1.8 milyara ulaşması beklendiği düşünülürse, ziyaretçiler için daha erişilebilir bir turist altyapısına ve bilgisine ihtiyacımız var. Bu özellikle de artan yaşlı turist sayısı için gerekli. Ticarete gelince, hükümetlerin belgeleme ve prosedürlerle ilgili engellerle birlikte fiziksel engelleri de azaltmak için birlikte çalışması gerekiyor. Küresel ekonomik kalkınmanın sağlanması ve toplumsal uyumun gerçekleşmesi için, bu üç “T”nin koordinasyonu hakkında daha iyi politikalara ihtiyacımız var.

ITF merkezi, hava kirliliğinin son zamanlarda çok arttığı hatta öyle ki arabaların yarısının trafiğe çıkartılmadığı ve toplu taşımanın bir günlüğüne ücretsiz yapıldığı Paris’te bulunuyor. Daha iyi şartlarda seyahat ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Genel olarak, Paris araba kullanımını azaltmak için büyük adımlar attı. Bunu da Londra’ya ait bir model olan trafik yoğunluğu ücreti uygulamadan yaptı. Örneğin ayrılmış otobüs şeritleri mevcut yol alanlarını daralttı. Araç ve bisiklet paylaşımı ise yaygınlaşıyor. Daha dış bölgelerde zorluklar hala yaşanıyor ancak büyük Paris şeması, yeni otomatik metro hatları, istasyonları, ring rotaları ve gelişmiş tren hizmeti planlarıyla diğer şehirlere örnek gösteriliyor. Tabi ki bunun gerçekleştirilmesindeki kilit nokta siyasal taahhüt.

Yakın zamanda yapılan bir çalışma, orta büyüklükteki şehirlerde, kendi kendine gidenpaylaşımlı araçların geleneksel araçlarının %90’ının yerini alacağını gösteriyor. İnsanların knedi araçlarının rahatlığına olan bağlılığını da göz önünde bulundurursak, sizce bu gerçekçi mi?
Bir aracın rahatlığı insanların gitmek istedikleri yerin kapısına kadar gidebileceklerini tahmin edebilmesine bağlı. Trafik yoğunluğu bu tahmin edilebilirliği etkilerken araç sahipleri bakım masrafları, akaryakıt ve park gibi giderlerle boğuşuyor. Tabi park yeri ararken harcadıkları zamanı da buna eklemek gerekir. Mobilite alternatifleri, birbirine bağlı farklı seyahat şekilleri önererek gideceğiniz yere kadar ulaşmayı mümkün kılmalı. Daha büyük şehirlerin farklı çözümlere ihtiyacı var. Eğer özel arabada seyahat etme kalitesini toplu taşımaya aktarabilirlerse, örneğin araç ve bisiklet paylaşımını getirirlerse, bu işe yarayabilir. İnsanlar rahatlık, erişebilirlik ve güvenilirlik istiyor. Tüm bunları sunacak mobilite çözümleri onları araçlarını bırakma konusunda ikna edebilir.

“Ulaştırma hem ticaret hem de turizm için fırsatlar sunarken bu alanların artan talepleri karşısında zorlanıyor. ”

Mary Crass, Uluslararası Ulaştırma Forumu (ITF) Politika ve Zirve Hazırlığı Bölüm Başkanı

Kırsal alanlardaki ulaştırma sistemleri hakkındaki son çalışmanız daha iyi koordine edilmiş hizmetlere vurgu yapıyor. Şehirlerde yaşamayan insanlar için mobilite sağlamadaki en önemli unsurlar neler size?
Kırsal alanlardaki toplu taşıma, kalabalık şehirlerdeki toplu taşımadan daha pahalı. Burada hükümet desteğine ihtiyaç var ancak kırsal kesimde yaşayan halkın da şehirlerdeki kadar sık aralıklarla hareket etmese de en azından daha etkin bir hizmet sunacak otobüsler için daha fazla ödemeye hazır olduklarına dair işaretler var. Buna, talebe göre hareket eden otobüsleri örnek gösterebiliriz. Bu otobüsler az nüfuslu ya da kırsal kesimlerde bir seçenek olabilir. Ancak bu gibi hizmetlerin tek başına bağımsız bir şekilde değil de bunun yerine daha büyük ve birbirine bağlı çok çeşitli ağlar şeklinde işlemesi önemli bir nokta. Akıllı telefonlarla erişilebilen seyahat bilgisi buradaki temel unsurlardan biri.

Peki ağlarla birbirine bağlanmış seyahat bilgisinin ve ulaşım altyapısının rolü nedir?
En az, güvenli bir şekilde işleyen otomatik araçların yaygınlaşması kadar önemli. Tüm akıllı ulaşım sistemleri endüstrisinin desteklenmesi gerekiyor, buna elektronik seyahat bilgisi, trafik ve toplu taşıma yönetimi, sürücü yardımı ve otomatik güvenlik sistemleri de dahil. En güncel örnek olarak Avrupa’daki eCall düzenlemesini gösterebiliriz. Buna göre yeni araçlar 2018 yılının Nisan ayından itibaren eCall teknolojisine sahip olacak. Ciddi bir kaza durumunda, eCall gerekli bilgiyi, örneğin aracın yerini, acil kurtarma ekiplerine otomatik olarak bildirecek.

“İnsanlar rahatlık, erişebilirlik ve güvenilirlik istiyor. Tüm bunları sunabilen mobilite çözümleri, araçlarını bırakma konusunda insanları ikna edebilir.”

Mary Crass, Uluslararası Ulaştırma Forumu (ITF) Politika ve Zirve Hazırlığı Bölüm Başkanı

Gelişmekte olan ülkelerde araç mülkiyeti gittikçe artıyor ve trafik yoğunluğunun artmasına neden oluyor. Bunu Batı’daki durumla karşılaştırdığımızda ne gibi dersler çıkarılması gerekir?
Ortalama gelir yükseldikçe, daha fazla insan kendi arabasını satın almak istiyor. Özel araca sahip olmanın getirdiği fırsatları inkâr etmiyoruz, ancak karar alıcılar, bir araca sahip olmakla onu kullanmak arasındaki farka dikkat etmelidir. Geliştirdikleri politikalarla araç kullanmayı desteklemeli ancak insanları araca bağımlı hale gelmekten kurtarmalıdır. Hareketliliği katı bir şekilde öne çıkarmak yerine, erken planlamaya bağlı olarak elde edilecek öncelik hakları ve avantajlar gibi araç kullanmayı (araca sahip olmayı değil) şekillendiren ve yöneten esnek politikalar geliştirmelidir. Eğer transit geçişe dayalı bir yol yapımı düşünülüyorsa otobüs ve raylı sistemler için özel transit yol planlanmalıdır. Park alanlarına getirilen yasal düzenlemeler veya ücretlendirmeler de etkili olabilir. Toplu taşıma alt yapısı ve hizmetlerinin tam olarak gelişmediği yerlerde, araç ve yolculuk paylaşımı teşvik edilebilir. Bu anlamda, yürüme ve bisiklete binme ulaşım politikasının bir parçası olarak teşvik edilebili.

Bu gibi alternatiflerin teşvik edilmesi, kişilerin kendilerini güvende hissetmesine ve bu fikrin onlara cazip gelmesine bağlı. Bu konuda neler yapılabilir?
Birçok ülkede motorsuz taşıtlar üzerine geliştirilen politikalar eksik kalıyor. Bunlar, “arabanı evde bırak” gibi pozitif stratejilerle daha çok ön plana çıkarılmalı. Ayrıca şehirde azami hızın 30 km/sa olduğu bölgeler ve araçsız alanlar gibi uygulamalar desteklenmeli.

Yürümeye elverişlilik ABD’de yerleşim ve çalışma alanlarında bir kriter olarak ön plana çıkıyor. Bunun yaygınlaşacağını düşünüyor musunuz?
Evet, ancak yerel yönetimlerin şehir planlama süreçlerini değiştirmeye hazır olması gerkiyor. Burada öncelikle toplu taşıma olmak üzere imkânlara ve hizmetlere erişim öncelikli olmalı. Örneğin bu fikir Kuzey Amerika’da oldukça benimsendi ve bu sayede yeni evler, mağazalar ve iş yerleri; transit duraklara ve istasyonlara kolayca yürünülebilen bir mesafede toplanmaya başlandı.

Çevre açısından bakıldığında elektrikli araçların giderek daha fazla önem kazandığını görüyoruz. Kamu düzeni, e-mobiliteyi nasıl teşvik edebilir?
E-mobilite hükümetler için önemli bir konu. Ödenek ve bağışlarla, elektrikli araçların kamu sektöründe kullanımını kanunlaştırarak ve yeni şarj teknolojilerine yönelik araştırma ve geliştirmeyi destekleyerek e-mobiliteyi teşvik edebilirler. Ancak elektrikli arabaların çevresel yararları olmasına rağmen, bazı engelleri de mevcut. ITF araştırmasına göre, elektrikli araçların fiyatları kendilerine eşdeğer içten yanmalı bir araca göre genellikle daha yüksek. Bu fark daha yüksek hacimli üretimlerle kapatılabilir belki, ancak içten yanmalı araçlar birçok senaryoda daha düşük fiyatlarla daha geniş bir yelpaze sunabilir. Ayrıca, çevresel yararlarını değerlendirirken, elektrik üretimindeki karbon yoğunluğunu da düşünmek gerekir. Geleceğin mobilite çözümleri genellikle daha farklı bir enerji kaynağına dayanacak, elektrik tabi ki kullanılacak, ancak bunun yanında hidrojen, güneş enerjisi ve bio yakıtlar da yer alacak. Yeni teknolojiler bu aşamaya ulaşana kadar, mevcut motor teknolojilerinde yakıt etkinliğinin geliştirilmesi önemli rol oynayacak.

2016 Zirvesi yaklaşırken vurguladığınız diğer önemli konular neler?
Gelecek yılın teması “Yeşil ve Kapsamlı Ulaşım” olacak. Ulaşım, ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı destekleyen önemli unsurlardan biri. Daha ucuz, daha güvenli ve daha sık yapılan ulaşım, ticareti ve insanların bir yerden bir yere gitmesini kolaylaştırır, iş, mal ve hizmetlere ulaşımı sağlar. Ancak bunu sağlayan ulaşım şekli, şu anda çevresel anlamda sürdürülebilir değil. Araştırmamıza göre, dünya çapında taşımacılığın %97’si fosil yakıtlara dayanıyor ve CO2 emisyonlarının yaklaşık %25’ini oluşturuyor. Harekete geçilmezse bu oran 2050 yılında %170’e çıkacak. Yeşil ulaşımın, yeşil ekonomik büyümeyi tetikleyebileceğine inanıyoruz. Ancak, toplumun bazı kesimleri, gelir düzeyi, mobilite, lokasyon ya da pahalı ulaşım fiyatları nedeniyle bazı fırsatlardan yararlanamıyor. Kapsamlı ulaşım, iş gücü piyasasına, eğitime ve kamu imkânlarına ve aynı zamanda sosyal etkinliklere herkesin erişebilmesi anlamına geliyor.


Yorumlar(0)