/ /

“Burnumuzdan getiren” gripler

28 Şubat 2014

editor

2000’li yıllardan bu yana zor günler yaşatan, klasik hastalıklar gibi nane-limonla, ıhlamurla geçmeyen oldukça orijinal isimli gripler gördü bu bünyeler. Önemsemedik ilk başta, sonra da iğne ve ilaçlara Tanju Okan’dan “benim en iyi dostum…” şarkısı armağan ettik. Her konuda olduğu gibi gripler konusunda da moralleri yüksek tutmak adına mizaha başvurduk. Mizah, isimlerden başladı elbette. Deli dana ile başlayıp ucunun nereye gideceği kestirilemeyen grip silsilesi, ne yazık ki son yılların modası olmuştu. Ama neyse ki, bu akım da geride kaldı (şimdilik). En azından artık hayvan isimleri yerine daha afilli duran, bilimsel isimler tercih ediliyor. Bu da bir gelişme.

kusgribi

Alışılagelmiş griplerin nasıl olduğunu unutturan bu gripler, açılışı deli dana gribi ile yaptı. 2006 yılında bize merhaba dedi deli dana, yani deli dana gribi. Bilimsel açıklaması yanlış katlanmış protein olduğu öne sürülen, vücuttaki diğer translation’ı etkileyerek vücudun hareket sistemini felç eden griptir. Kafalar yandı değil mi? Yataklara düşüp “aaa ölücem galiba” diye inleten bu gribin tek iyi yani, tavukçuluk sektöründe bir patlama yaşatmasıdır. Toplum olarak fazlaca düşkün olduğumuz kırmızı etten bizi soğutup tavuğa yönelten bu hastalık, bir süre sonra kendinden de tavuktan da soğutmuştur hepimizi. Öyle bir noktaya geldi ki  deli, dana ve grip kelimeleri değil bir kalıp halinde ayrı ayrı cümleler içinde bile kullanılmamaya çalışıldı.

Ama yetmedi. Çünkü tam onun izlerini temizledik zannedip, “artık bir şey olmayacak” diye düşündüğümüz zamanlarda, ki bu 2007 oluyor, sıradaki gribimiz olan“kuş gribi” tavuklardan tüm insanlığa geldi. Bir önceki senenin dengelerini alt üst edip özlenen kırmızı ete yeniden kavuşturan kuş gribi, aslında tavuk vebası. Uzak doğudan yurdumuza teşrif eden tavuk vebası, yabani kuşlardan evcil kanatlılara bulaşıyordu normalde. Ama tabii dünyamız o zaman normal günler yaşamadığından insanlar da bu hastalıktan nasibini aldı. Ne yazık ki birçok insanın hayatını kaybetmesine sebep olan kuş gribi, adı her geçtiğinde “Aman aman evlerden ırak” sözünü söyletebilecek güçte.

Yıl oldu 2008… “Bu sene de gripsiz gezelim” diye temenniler içerisindeyken bir anda “Beterin beteri var haline şükret dostum” dedirten bir tehlike daha kapıyı çaldı ve biz daha şaşkınlığını atamadan o çoktan içeriye girdi. O kim mi? Kene. “Kene gibi yapışıp kalmak” deyimini iliklerimize kadar hissettiğimiz, sağlık görevlilerinin artık başka bir iş yapamaz hale geldiği kene, adını bir gribe vermeden etkisini kaybetti. O an rahat bir nefes aldık, hele bir de sıfır hasarla atlatmışsak.

turuncgil

Cümle içinde kullanılacağı zaman ikinci ismi seçilen bir canlı olan domuz da adını bir gribe verdi, 2009 senesi de hastanelerde geçti. “Aynı virüs isim değiştirip yeniden mi geldi” diye düşünmekten kendimizi alıkoyamadığımız bu grip çeşidi, akıllara da “domuz da yemiyoruz ki nereden bulaştı bu” sorusunu getirdi. İşin rengi sonradan belli oldu tabi. Meğer domuzlarda sık sık hastalığa yol açan bir virüs mutasyon yoluyla insanlara da bulaşınca grip olmuşuz. Seni hınzır seni! Adına şarkı yapılan, dünyanın pek çok yerinde ölümlere yol açan,  Meksika’da olağanüstü hal ilan edilmesine sebep olacak kadar da gündeme oturmuştu. Onu tahtından edecek olan grip de çok gecikmeden geldi. İnatçı mı inatçı bir hastalık süreci geçirmemize sebep olan gribin adı tahmin ettiğiniz üzere keçi gribiydi. Artık mizah anlayışımızda sınırları zorlayan esprilerin oluşmasına neden olan bu grip “öldürücü olabilir” başlıklarıyla yer aldı haberlerde. Sanki diğerleri yaşamaya çok müsait etmiş gibi keçi gribi için bu yorumun yapılması, insanlardan da “Biz ne gripler gördük, keçi de neymiş, ondaki inat da bizdeki saksı mı?” yorumunu aldı.

Sabır, sağlık ve mizah sınırlarını her an zorlayan bu griplerin ardından 2014’te de nur topu gibi bir gribimiz oldu ama bu biraz farklı. İsim konusunda “1 değil 2 değil 3 değil, artık yeter” demiş olacaklar ki, bilimsel bir isim koyma yoluna gidilmiş ve pek de iyi olmuş: H3N2. Yani böyle olmasaydı, hangi hayvanın adını anarak burnumuzdan gelirdi, düşünmek istemiyoruz. Tüm aile bireylerini, komşularınızı, mahalleyi, ilçeyi, şehri hatta ülkeyi ele geçiren virüs, turunçgil satışlarını tavan yaptıran cinsten ama yine de “bana mısın” demeyen bir grip çeşidine imza attı. Eczacıların arka dolaba dönüp ilaç indirmekten kafayı yediği hastalık, şimdilik etkisini yitirmiş olsa da bu yılın modası olduğundan dolayı tekrarlanma riski sözkonusu. Aman dikkat! Bari bu sene bu sene burnumuzdan gelmesin.

 


Yorumlar(0)