/ /

Havada loğusa şerbeti kokusu var!

22 Ağustos 2013

Özlem Yılmaz

Bu yazı; katıldığım bir “baby shower” organizasyonunun izlerini taşıyor… Baby shower yeni trend bir kavram, yerel- memleket tabiriyle “Ömürlü hayırlı olsun- yeni doğana (doğacak olana) hayırlı olsun deme” ritüeli… Benim tabirimle; “Çıkarın beni buradan, dünyayı tek renk görüyorum! ”

 

şerbeLoğusa şerbeti içmeyen var mı?
Baby shower ‘ ı ilk duyduğumda kafamdaki Türkilizce sözlükle “bebek yağmuru/duşu” olarak tercüme etmiştim. Anlamının “bebeğe hediye yağmuru” olduğunu öğrendiğimde, ortaokuldaki İngilizce hocamın “Cümle kurarken Türkçe düşünmeyin evladım.” deyişi yankılandı kulağımda.

 

Bebeklikten kalma fotoğraflarımda üzerimde çil çil altınlar, pembe paketli hediyeler, fırfırlı pembe etekler, doğduğum yere özgü kutlama ritüelleri (parmaklara kına yakılması gibi) var kısacası. Neredeyse her fotoğrafta loğusa şerbeti dolu tepsiler… Kokuları neredeyse fotoğraflardan taşacak kadar hem de… Demek ki her dönemde, yıldan yıla öyle ya da böyle değişiyor kutlamaların, rutinlerin, kısacası trendlerin adı… Ama içerik hemen hemen aynı. 25 yıl önceki fotoğraflarımın ait olduğu törenin adı; “ömürlü hayırlı olsun/ yeni doğum kınası”, bugün “baby shower” 1988 ile 2013 arasında değişmeyen sabit noktalar; çeyrek altın, loğusa şerbeti ve cinsiyete göre pembe/mavi hediyeler…

 

 

karl-marx

“Bu bir kültür emperyalizmidir dostlarım! “ diyen bıyıklı bir Marx’ a dönüşmeyeceğim korkmayın, telaşa mahal yok! Sonuç olarak bebeğin ihtiyaçları görülüyor el birliğiyle, ebeveynler için yeni bir bebeğin getirdiği masrafları biraz olsun azaltmak az bir iş değil…

 

 

Yeni bir göz hastalığı keşfi; “her şeyi pespembe görmek”
İlk baby shower katılımım çok renkliydi. Bebeğin odasına girelim dedik. Fakat şimdiden devasa bir odası var, çok şanslı. Kapının üzerinde pembe tüllerle süslü ve kocaman bir süs var, üzerinde “Hoş geldin Duru” yazıyor. Simler, pembeler, tüller… Kapı açıldığında herhalde ya bir “world of wonders”la ( harikalar diyarı) karşılaşacağım ya da dev bir kabareyle… Yazının üzerinde bir leylek resmi var, gagasında –sanırım- Duru’ yu taşıyor…

 

 

Yok! Yazıyı “ Çocuklarımıza dünyaya nasıl geldiklerini anlatmalıyız. 21. Yüzyılda ‘Seni leylekler getirdi.’ dememeliyiz. “ yoluna sokmamalıyım. Bu yazı 12 puntoluk Times New Roman yazı karakteriyle yazılmış bilimsel bir makale değil, zira ben de pedogog, psikiyatr ya da akademisyen değilim. Ama bu kadar tül, bu kadar sim… Bir de leylek… Neyse, direksiyonu başka yöne kırıyorum şimdilik.

 

Görevli arkadaş şuan dağıtıma çıktı, buyrun ben yardımcı olayım?

Görevli arkadaş şuan dağıtıma çıktı, buyrun ben yardımcı olayım?

Pembenin bu çok farklı tonu olduğunu ben o gün öğrendim. Duru adının kaderini yaşayamayacak sanırım, zira her yerde süslü oyuncaklar, barbie’ler, peluşlar, pembe tüylü halılar, pembe beşik ve pembe cibinlik, pembe mini gardrop, dantelli minik külotlu çoraplar… Her biri ayrı tonda; kimisi şeker pembesi, kimisi uçuk, fuşya, mora dönük pembe (Renk bilgim bu kadarına yetti.) Gelen hediyeler de pembe… Her yeri her şeyi pembe görüyorum, bu yeni bir göz hastalığı olsa gerek ve ilk hasta da benim, adım tıp literatürüne geçecek. Tek tesellim bu…

 

Yeni doğan kız çocuğuna pembe giydirmeyene para cezası kesilseydi herhalde ancak bu kadar pembe eşya bir araya gelebilirdi… Su yeşili spor ceket hediyem bu pembe imparatorluğun içinde pek itibar görmedi. Sanırım hediyem Duru’nun oyun çağlarında iri kıyım oyuncak bebeklerinin giysisi olacak en iyi ihtimalle. Kötü ihtimali bilemiyorum… Toz bezi? Popo silme bezi?

 

 

 

kral rOdada sihirli bir iksir mi var, yoksa görenlerin dili mi tutuluyor anlamıyorum. Hatta odadakilerin hangi dilde konuştuğunu da anlayamıyorum. Papua Yeni Gine’ ce (Böyle bir dil var mı? ) konuşuyor olabilirler mi acaba? Ayırt edebildiğim birkaç kelime var; ay, şekey, yeyim, pembiş, aman da aman, payçalayım ben bu çoyaplayı, ısıyıyım, ham yapayım, tatlı… R harfi nereye gitti, pembe patiklere mi, yoksa “çoyaplayın” içine mi ? Ali Rıza Binboğa şarkısı çalınıyor kulağıma; “İlk öğretmenin kim senin/ Kim öğretti alfabeyi”

 

 

 

Bir de Duru’ nun abisi var Buğra var, 5 yaşında… Duru’ nun odası ne kadar pembeyse, Buğra’ nınki de o kadar mavi… Buğra eve gelecek yeni bireyin varlığını henüz kabul edememiş gibi, biraz kıskanmış desem yanlış olmaz… İlgisizlikten biraz agresifleşmişken babaannesi yanına çağırmasıyla “Ciyyyuuuu” diye bağırarak elindeki sopaya benzer uzun oyuncağı savurarak – sanırım- zıplıyor babaannesinin yanına. “Buğra o ne?” dediğimde, “Işın kılıcı bu bilmiyor musun salak, bununla ışınlanıyorum, şimdi de seni bununla yok edeceğim ciyyuuuff” diye üzerime atlıyor. İçimden “Bir salak salaklığının bedelini ödemeli tabi haşmetlum, vur kellemi padişahım, kılıcının ışını kanımdan kırmızıdır.” diyerek “ehehe, yaramaz seni” tavrımla Buğra’ nın 5 yaş kılıç kalkan seromonisinden kaçıyorum . “Tanrım, yeni nesil oyuncaklardan ne kadar da bihaberim.” diyorum kendi kendime… Kırmızı kırmızı yanıp sönmese döner bıçağı sanacağım.

 

 

Neyse ki babaannesi Buğra’ nın baby shower organizasyonun başrolünde olamadığından rol çalma çabasını fark ediyor. “Gel bakayım paşam sen benim kucağıma, sana öğrettiğim şarkıyı söyleyelim mi? Herkes benim paşamı dinlesin bakayım, şarkı söyleyecek benim paşam.” diyerek bizleri “paşaya saygı”ya davet ediyor. Babaannenin sufle vererek desteklediği mini konserde paşamız marşını söylüyor:

 

 

Küçük Asker, Küçük Asker
Ne Yapıyorsun, Bize Göster
Tüfeğime Bakıyorum,
Ona Süngü Takıyorum
Palaskamı Takıyorum
Ben Kışlama Gidiyorum

 

Küçük Ayşe, Küçük Ayşe,
Ne Yapıyorsun Bize Söyle,
Bebeğime Bakıyorum,
Ona Mama Veriyorum.
Gül Yüzünü Öpüyorum,
Ona Ninni Söylüyorum

 

El çırpıyoruz hepimiz. Buğra da kendini alkışlıyor. Babaanne şarkıdan ve alkışlardan sonra “Ben oğluşuma tüfek alacağım… Benim oğluşum düşmanları vuracak. Değil mi oğluşum? ” diyor. Oğluş kafa sallıyor ama bence şimdilik ışın kılıcı onu oyalamak için yeterli, gözümüze gözümüze savururken bile eğleniyor.

 

Fakat… O da ne… “Göster Oğlum Pipi Show” başlıyor. Baby shower konsepti tamamen bambaşka yöne kaydı. “Gözünüzü seveyim üzerime loğusa şerbeti serpin.” dememe kalmadan tepsiler salona giriyor. Baby shower’ a gidin derim. Şerbet çok güzel bi kere, mis gibi de kokuyor… Şerbet iyi şerbet…

             

İllustrasyon: Duygu Serin


Yorumlar(0)