/ /

Pazar tembellikleri

15 Eylül 2013

editor

Pazar tembellik etme günüdür. Pazar, kendimize “her şeyi yapacağım” diye yalan söylediğimiz, ama hiç bir şey yapmayı beceremediğimiz gündür.

 

Tamam, düzeltiyorum: en azından eskiden öyleydi. Çalışma hayatına başlayınca Pazar günleri bile eski tembelliklerini yitirdi. Ama arada bir böyle bir Pazar yaşama şansını eminim buluyorsunuzdur. Ekip olarak, tembellikte tavan yaptığımız o nadide günlerden yola çıkarak sizin, için bir “Pazar tembellikleri rehberi” hazırladık. Olur ya, eğer bir pazarı tembelliğe adama fırsatı ele geçirirsiniz belki işinize yarar.

 

 

Sabah geç saatte uyanılır. Evde birileri tarafından hazırlanmış güzel bir kahvaltı masası bulma olasılığını yükseltmek için, mümkün olduğunca yataktan çıkılmaz.

 

Eğer evde hazır bir kahvaltı masası yoksa, masa hazırlamaya üşenilir. Dışarıdaki en yakın kahvaltıcıya gidilir. “Oh be… Poğaça, simit veya tost dışında bir şey yemek ne güzel şeymiş. Keşke her sabah azıcık daha erken kalkabilsem de hep böyle kahvaltılar edebilsem” diye düşünülür.

 

Kahvaltı masasında keyif yapılır. Eğer biri tabakları önünüzden toplamaya çalışırsa ona itinayla kızılır. Kahvaltı masası öyle çabucak toplanmamalıdır. Muhabbet edilir, varsa gazete okunulur, bir keyif çayı içilir. Sonra üstüne bir de keyif kahvesi içilir.

 

“Yediklerimiz biraz erisin” diye 15-30 dakika boyunca sallana sallana yürünür. Sonra en hızlı şekilde eve gidilir ve kutsal koltuk ile bir araya gelinir.

 

 

Bilgisayarda biraz zaman harcanır. Okunması gereken mailler okunur, halledilmesi gereken ufak tefek işler varsa onlar halledilir.

 

 

“Ay hadi kalkayım da bir evi toparlayayım, şu kirli çamaşırları bir makinaya atayım, bir duşa gireyim” diye kafada planlar dönmeye başlar. Bu düşünceler tembel pazarların olmazsa olmazıdır, içten içe aklınızı kemirirler.

 

 

Ancak bu noktada tembel pazarı koruma mekanizması devreye girer, “Şimdi evi toplamak taş çatlasa bir saat sürer, o yüzden bir acelesi yok. Evi toplamayı boş ver. Akşam Saat 10’dan sonra elektrik faturası daha az geliyormuş. Çamaşırları daha sonra yıkasam daha iyi bile olur. Çamaşır işini boş ver. Eh şimdi ev toplanmadan, iş yapmadan, banyoya girsem yine kirleneceğim. Duşa girmeyi de boş ver” gibi düşünceler bu saçma planları cesurca bastırır, koltuğun daha rahat olduğunu ve film izlemenin en mantıklı seçenek olduğunu aklınıza sokar.

 

 

Bunun üzerine hemen güzel bir film açılır ve film izlenirken, koltukta biraz iç geçer. Sonra sersem bir şekilde uyanılır ve filmi bitirilir. Hala yerinizden kalkmaya hazır değilsinizdir. Biraz kitap okumaya girişirsiniz, ama dikkatiniz yarım saat içinde dağılır.

 

 

Çünkü aradan geçen iki-üç saatlik bu kısa sürede, sabahki o kocaman kahvaltı midenizde çoktan yok olmuştur ve “O kadar yedim ama yine çok acıktım” derken bulursunuz kendinizi. Mutfağa gidip dolabı karıştırırsınız, “Bari hazır evdeyim yemek yapayım” dersiniz ama olmaz. Dışarıdan yemek istersiniz. Hazıra konmak Pazar tembelliğinin altın kuralıdır.

 

 

Yemek beklerken ne yapsam diye düşünürken, ansızın aklınıza bir fikir gelir: oyun oynamak. İşte o fikir aklınıza düştüğü anda Pazar gününü resmi olarak harcanmıştır. Çünkü bir kez oyuna başladınız mı artık onun geri dönüşü yoktur. Saatler ekranın başında geçer.

 

 

Ve bir bakarsınız artık gün bitmiştir ve onun nereye gittiğine dair en ufak bir fikriniz yoktur. Haftaya Pazarı boş geçirmeyeceğinize, havalar soğumadan mutlaka adalara gideceğinize, piknik için arkadaşlarla buluşacağınıza, evi adam gibi toplayacağınıza kendi kendinize söz verirsiniz. Yeni bir haftaya başlamak üzere, sabah erkenden nasıl kalkıp duşa gireceğinizi kara kara düşünerek yatağa girersiniz.


Yorumlar(0)