/ /

Müziğin fasıl hali

5 Şubat 2014

editor

Eski zamanlar ve o zamanların şarkıları… Dinlerken “Yahu neler hissetmiş bu insanlar?” diye sormaktan alıkonulamayan, en deli dolu insanı bile bir anda perişan bir ruh haline transfer eden, aynı anda hem hüzne boğan hem de gülümsetebilen Türk Sanat Müziği’nden başkası değil elbette. E tabi, Türk Sanat Müziği’nin olduğu yer de doğrudan bir fasıl ortamı ortaya çıkarınca keyfine doyum olmaz. Peki bu keyif nasıl başladı?

Kelime anlamı “bölüm” olan fasıl, birçok sazın ve sanatçının bir araya gelerek tiryakisine sunduğu enfes bir müzik ziyafetidir. Hangi makamdan çalınıyorsa, fasılın adı da olur. Fasıl denince, iki türden fasıl akla gelir. Biri klasik fasıldır; taksim, peşrev, kar, 1. beste, 2. beste, ağır semai, yürük semai ve son olarak saz semaisiyle hoş ezgiler kulağımızda pasın p’sini bırakmaz. Zaman içerisinde, elindekiyle yetinmeyip hep daha fazla dert, daha fazla eğlence isteyen fasıl tutkunları, aynı makamda şarkıların da çalınıp söylenmesini sağlamasıyla şu anda herkesçe bu şekilde öğrenilip bilinen fasıl kültürü ortaya sçıkmıştır. Doğasında bir serbestlik vardır bu fasılların. Sanatçıların ve dinleyicinin bu kadar çok sevmesi bundandır. Sanatçı istediği gibi üzülür ve üzer, kimi zaman eğlendirir. Zaten çok sevilmesinin bir sebebi de budur. Ama eğlencesine rağmen, hepsinin sonu yine aynıdır: hüzün. Aynı makamdan farklı musiki şekillerinde bestelenmiş sözlü eserler,  solist/solistler tarafından kulaktan kalbe dokundurulunca amaca ulaşılmıştır; artık ellerde kadehler sallanabilir. “Yalnızlık” kaygısı son mu buluyor, yoksa zirve mi yapıyor orası biraz muammadır çoğu zaman. müzeyyen-senar-zeki-müren

Dinleyen varsa – ki ne kadar özenilir onlara- fasıl denince Müzeyyen Abla zirveyi kimseye bırakmaz. Eline kadehini alıp bir yudum da çektikten sonra “Benzemez kimse sana” diye bir başlar, dertler bile dertlenir kendine ağlar. Klarnet de beraberinde ağlar tabii. Derken sırlar ortaya dökülür, rakıya meze olur. Müzeyyen Abla bir “of” çektirir, Çiçek Pasajı bile yerinden oynar. Niye Çiçek Pasajı? Takdir edersiniz ki, İstanbul’da fasıl denince akla ilk olarak gelen yerdir Çiçek Pasajı. Geçmişinde, bugününde ve geleceğinde anasonun notalara en çok yakıştığı yer olarak bilinir. Daha ilk adımınızda büyüsüne kapılıp, hiç aklınızda yokken ilk bulduğunuz yere oturup bu keyfi sonuna kadar yaşamanız kaçınılmaz ve ama harika bir mutluluktur. “Kaçmayı istemek” gibi bir şey de söz konusu olamıyor burada. Klarnet “Gel otur, aç bi’ küçük bak neler anlatacağım” dercesine çağırır, gel de gitme!

Fasıl kültürü, fasıl aşkı, fasıl tutkusu… Siz bunları çoğaltabilirsiniz. Adı her ne kadar farklılaşsa da, lezzeti keyfi her zaman aynıdır. Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Safiye Ayla, Nalan Altınörs… İsimler çoğalır, bardaklar dolup dolup boşalır.Türk Sanat Müziği, hak ettiğinden çok daha fazlasını fasıl masalarında görür. Bu müzik türüne en uzak olan, daha doğrusu öyle olduğunu zanneden her kişi, o ezgileri işittiğinde sol yanında bir “cız” hisseder. Asıl fasıl, tam da o anda içinizde başlamıştır artık.

 


Yorumlar(1)

  • nazlı sultanoglu

    Ah Müzeyyen abla ah…